Pelvik kitleler, özellikle kadınlarda ama aynı zamanda erkeklerde de görülebilen önemli sağlık sorunları arasında yer alır. Bu tür yapılar, çoğunlukla alt karın bölgesinde oluşan ve çeşitli nedenlerle meydana gelen anormal büyümelerdir. Kadın üreme sisteminde sıkça rastlanan miyomlar ve over kistleri gibi yapılar pelvik kitlelere örnek teşkil ederken, erkeklerde de prostat kaynaklı kitleler görülebilir. Pelvik kitleler, kimi zaman iyi huylu ve zararsız yapılar olabilirken, bazı durumlarda ciddi sağlık riskleri taşıyan kötü huylu tümörleri de temsil edebilir. Bu nedenle pelvik kitlelerin doğru tanısı, nedenlerinin anlaşılması ve etkin bir şekilde tedavi edilmesi büyük önem taşır.

Pelvik Kitle Türleri

Pelvik kitleler genel olarak üç ana grupta sınıflandırılır: iyi huylu (benign), kötü huylu (malign) ve fonksiyonel kitleler.

İyi huylu kitleler, çevre dokulara zarar vermeden büyüyen, yayılma göstermeyen ve genellikle hayati risk taşımayan oluşumlardır.

Kötü huylu kitleler ise kanseröz yapılar olup, bulundukları bölgeden diğer organlara yayılma eğilimindedirler. Over, rahim veya prostat kanserleri bu gruba girer ve erken tanı hayat kurtarıcı olabilir.

Fonksiyonel kitleler ise genellikle hormonal dalgalanmalara bağlı olarak oluşur ve belirli dönemlerde kendiliğinden kaybolabilir.

Pelvik Kitle Belirtileri

Pelvik kitleler cinsiyete göre farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Kadınlarda en sık karşılaşılan pelvik kitleler arasında rahimde oluşan miyomlar, yumurtalıklarda gelişen kistler ve endometriozis odakları yer alır. Ayrıca pelvik inflamatuar hastalıklar gibi enfeksiyona bağlı gelişen durumlar da bu bölgedeki organları etkileyerek kitle benzeri yapılar oluşturabilir.

Erkeklerde pelvik bölgede görülen kitlelerin başlıca nedenleri arasında prostat bezine ait büyümeler veya tümörler, kalın bağırsağa ait kitleler ve mesane kaynaklı tümörler sayılabilir. Erkeklerde bu tür kitleler genellikle idrar yapma problemleri, karın altı ağrısı veya dışkılama alışkanlıklarında değişiklikle kendini gösterebilir.

Pelvik kitlelerin ortak belirtileri arasında alt karın bölgesinde dolgunluk hissi, ağrı, şişkinlik, bağırsak veya mesane işlevlerinde bozulmalar ve kadınlarda anormal vajinal kanama yer alabilir. Bu belirtiler kitlelerin boyutu, yeri ve türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

 

Pelvik Kitle Tanısı Nasıl Konur?

Pelvik Kitle Tanısı Nasıl Konur?

 

Pelvik Kitle Tanısı Nasıl Konur?

Pelvik kitlelerin tanısı, hastanın şikayetlerinin dikkatlice değerlendirilmesiyle başlar. İlk adım, hastanın ayrıntılı tıbbi öyküsünün alınmasıdır. Ağrının ne kadar sürdüğü, hangi bölgede hissedildiği, eşlik eden diğer şikayetler ve daha önce yaşanan benzer rahatsızlıklar dikkatle değerlendirilir. Ardından, fizik muayene ile karın ve pelvik bölgedeki hassasiyet, kitle varlığı veya büyüklüğü değerlendirilir.

Tanıyı kesinleştirmek ve kitlenin yapısını anlamak için görüntüleme yöntemleri büyük önem taşır. Genellikle ilk tercih edilen yöntem transvajinal ya da abdominal ultrasonografidir. Bu yöntemle kitlenin boyutu, içeriği (katı ya da kistik olup olmadığı) ve konumu hakkında bilgi edinilir. Gerekli durumlarda bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi ileri düzey görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir.

Ayrıca, özellikle kadın hastalarda yumurtalık kanseri gibi kötü huylu kitlelerin ayırt edilmesinde tümör belirteçlerinin (örneğin CA-125, HE4) değerlendirilmesi de önemlidir. Bu testler, kitle hakkında daha fazla fikir verirken tedavi planlamasında da yol gösterici olabilir. Tanı sürecinde bazen laparoskopi gibi minimal invaziv cerrahi yöntemlerle doğrudan gözlem yapılması da gerekebilir.

Pelvik Kitle Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pelvik kitlelerin tedavi yaklaşımı, kitlenin niteliğine, iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğuna, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve menopoz sürecine göre bireysel olarak planlanır. Bu süreçte en kritik aşama, doğru tanının konulmasıdır. Çünkü tedavi, tanıya göre özelleştirilir.

İyi huylu ve küçük kitlelerde herhangi bir belirti vermiyorsa sadece izlem (takip) önerilebilir. Bu durumda hastalar belli aralıklarla kontrole çağrılır ve kitlede büyüme ya da değişiklik olup olmadığına bakılır.

Bazı durumlarda ilaç tedavileri kullanılabilir. Hormonal kökenli kitlelerde, doğum kontrol ilaçları veya hormon dengeleyici tedaviler sayesinde kitlenin boyutunda azalma sağlanabilir. Enfeksiyona bağlı pelvik kitlelerde ise antibiyotik tedavisi ön plandadır.

Cerrahi müdahale, özellikle kötü huylu tümör şüphesi olan veya büyük boyutlara ulaşan kitlelerde tercih edilir. Günümüzde laparoskopik (kapalı) cerrahi yöntemler sayesinde hasta daha hızlı iyileşir, daha az ağrı yaşar ve hastanede kalış süresi kısalır. Ancak bazı vakalarda açık cerrahi gerekebilir. Adneksiyal torsiyon gibi acil durumlarda ise hızla cerrahi müdahale gerekebilir.

Tedavi planı her hasta için bireysel olarak oluşturulmalı, gerekirse jinekolog, onkolog ve genel cerrah gibi farklı uzmanlık alanlarından destek alınmalıdır.